Filmden Öte Bölüm 1: The Godfather Trilogy

o7o7o7o7o7o7o7o7o7

Selam durarak başlamak gerekir diye düşündüm çünkü bu filmler, üstümdeki olmayan ceketimi ilikleme ihtiyacı hissettiriyor. Kulağımda o efsane soundtrack açık, şimdi bu yazıyı yazarken hislerimi yeterli bir şekilde kağıda aktarabilecek miyim onu merak ediyorum. Zor abi, cidden zor şu filmler hakkındaki hislerimi yazmak. O kadar yoğun ve o kadar hayranım ki filmlere, olmayan çocuğuma bakar gibi her şeyden sakınasım geliyor onları. Bir yeri incinecekmiş gibi. O kadar güzeller ki.

michael corleone ile ilgili görsel sonucu
Bence en iyi hali
Seneeee geçen sene :), yok 4-5 sene önce işte. TRT, Godfather serisini veriyor. Her hafta bir film. İlkinin başına oturdum. 9' a falan gidiyorum, ergenlik yılları. Oturmuşum karşısına, öyle izliyorum. Önceden de biliyorum tabii bir klasik olduğunu ama asla oturup izlememişim. Bekliyorum biraz daha filmin ilerlemesini hiçbir şey anlamadan. İnanılmaz derecede sıkıcı geliyor. "Ulan, bu film mi gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri? Uyuyodum be. Bu ne yavaşlık, bu ne ağırlık!" falan deyip duruyorum kendi kendime. Sonuç olarak izlemeyi bırakıyorum, başka kanala geçiyorum ve 4-5 sene boyunca bir daha şans vermemek üzere filmleri bir kenara bırakıyorum.

Arkadaş ortamlarında da bu görüşümü utanmadan söylüyorum. Ulan, kimse de sen kim köpeksin diye çıkışmıyor bana. Seni haddini bilmez, diyen yok. Kötü bir arkadaş ortamımın olduğunu buradan anlayabilirsiniz :).

Neyse geldim ben üniversiteye. Yazın evde izlemek üzere film arşivimi hazırladım. Imdb'yi açıp baştan sona izlemediğim filmleri malum ortamlardan edindim. Sıra geldi Godfather'a. Artık 18 yaşındayım. Birazcık büyümüşüm, film kültürüm derinleşmiş, azcık ucundan da filmlerden anlar hale gelmişim. Neymiş bu Godfather diye bahsedilen film deyip açtım filmi. Önceki izlememden aklımda hiçbir şey kalmamıştı.

Ve o efsane intro girdi. Ömer kilit, tüyler diken.

I believe in America, dedi Bonesera.

America has made my fortune.

2 dakika boyunca yakın plan Bonesara'nın Godfather'a yakınmasını dinledim. Daha ilk 2 dakikadan film beni çekmişti. Gecenin karanlığındaki odamı anında bir kasvet ve ağırlık kaplamıştı. Yatağıma biraz daha gömüldüm.

Film bitti.

Ama ben filmi kapatamadım. İçimde o, "Ulan az önce çok güzel bir şey izledim." tatminliği, bir nevi sanat doymuşluğu ile beraber outronun akmasını izlerken "Allah'ım ben bu filmi nasıl bu zaman kadar izlemedim, bu filme nasıl sıkıcı dedim?!" diye söyleniyordum. Kendi ergenliğime bir daha sövdüm. Bu filme nasıl sıkıcı denilebilirdi ki? Mümkün değildi, başından sonuna kadar inanılmaz derecede yoğun ve dolu olan film adeta sizi hapsediyordu kendi içine.

michael corleone ile ilgili görsel sonucu

Ben karakter hikayelerini çok severim. Daha özele inersek bir karakterin yükselişini ve sonra çöküşünü anlatan hikayeleri çok severim. Çünkü bir karakterin güçlerini kendisiyle beraber keşfetmek çok hoşuma gider. Düşerken de onu en iyi sen anlarsın böylece. Michael'ı da böyle anlıyorum. Çok iyi empati kurabiliyorum. Evet, o belki de olabileceğimiz en kötü karakterlerden biri ama onun şartlarında benim de ondan daha iyi biri olabileceğimi düşünemiyorum. Michael'ın filmler boyunca verdiği bütün kararları bu sebeple saygı duydum. He, dersiniz ki sen kimsin, Michael kim? Evet, ben sıradan biriyim, ama Michael'ın verdiği kararların birebir aynısı olmasa da daha küçük olanlarını ben de siz okuyucular da günlük hayatta veriyorsunuz. Belki farkında değilsiniz sadece.

Don Vito, çok sağlam bir aile yapısı kuruyor, tüm aile üyeleri birbirine yakın ve bağlı. O yüzden ilk filmde o mafyanın pis yüzüne çok fazla tanık olmuyorsunuz çünkü aslında Don Vito çok babacan ve fazla iyi bir adam. Arkada adam öldürüyorlar, kesiyorlar, işkence ediyorlar ama siz mutlu bir aile sofrası görünce karakteri sevebilir hale geliyorsunuz. Ve fakat Michael'da durum öyle değil, o çok saygı duyduğu ve sevdiği babasının yolundan gitmek istese de bunu başaramıyor, aileyi bir arada tutamıyor. Yukaradaki fotoğraftaki gibi yalnız kalıyor en sonunda. Bu nedenlerden dolayı geriye dönüp baktığınızda Michael, Vito'ya göre hep biraz daha gaddar, acımasız ve daha az empati kurulabilir biri hale geliyor. Bu bilerek yapılmış bir şey. Michael'ın başarısızlığının anlamının daha net idrakına varmak için.

Halbuki çoğu açıdan Michael hiç de başarısız gibi gözükmüyor. Babasından aldığı mirası iki, üç belki de 5 katına kadar büyütmüş, aileyi hiçbir zaman olmadığı kadar nüfuzlu bir konuma oturtmuştu. Hatta biraz daha işler yoluna gitse o çok istediği 'yasalara uygun' hale bile geçebilecekti. Fakat başarısız oldu çünkü o kardeşini öldürdü. O kadar güçlüydü ki karşısında bir düşman bile dayanamadı ama o kadar akıllı ve merhametsizdi ki karşısında bir dost bile bulamadı. Babasının aksine arkadaş kazanmaktan çok insanları harcadı. Vicdanı her gün daha çok karardı. Elinde bir tek çocukları kalmıştı, onlara bütün umudunu bağlamışken kızını kendi işinin sonucu olarak kaybedince tam anlamıyla dibe vurdu, oradan da bir daha çıkamadı.


Koskoca 9 saatlik yapımın her yanından kalite akması, bunu anlatmasını o kadar zorlaştırıyor ki anlatamam. Filmin her noktasına, hatta her karesine değinerek yazmak istiyorum ve belki de bir gün yaparım ama bugünlük bu kadar. Daha fazla derine inersem filmleri oturup bir daha baştan izleyeceğim yoksa. Oyunculuklardan, yönetmenden, müziklerden, karakterlerin iç dünyasından bahsetmeden bile uzun bir yazı oldu. Bir daha yazmaya çalışacağım.

Sağlıcakla.



Yorumlar