ALFA-OMEGA-BETA DENEYİ


Dobrıy Den.

Yeni düşünce kalıpları ile insan beynini yeniden programlayarak onları değiştirmek, ve zihinsel hastalıklarını yok etmek amacı ile yapılan bir deney.
ALFA-OMEGA-BETA DENEYİ.

Psikologlar, insan beynini değiştirmeden önce, öncelikleri bilinçaltı oldu. Bunun için olumlu telkinler hazırlayıp bilim adamlarına sundular.
Bilinçaltına ne verirsen beynin seni ona dönüştürür.
Bilim adamlarının ilk adımları, hastalara beyin frekanslarını tetikleyecek pozitif mesajlar  vermek oldu.
İkinci adımları: EEG elektrotları ile beyin frekanslarını ölçtüler. Bunun sonucunda uykunun evrelerini ölçtüler.
Ve şaşırtıcı bir şey keşfettiler: Problemlere çözüm bulma, şaşırmış düşünceleri toparlama, net ve temiz düşünmek için: 7.5 Hz frekansı ile yapılan tedavi, raporlara göre iyileşme göstermişti (ALPHA FREKANSI)
Çünkü pozitif mesajların bilinçaltında barınan negatif düşünceleri yerle bir edeceğini biliyorlardı.
Ve bireyin alfa frekansları yaydığı anda, hızlı çözümler üreteceğini ve düzgün düşüneceğini kanıtladılar.




Fizyo-psiko alanlarında çalışan bilim adamları, subliminal yöntemini kişisel gelişim alanında kullanmaya başlaması ile birlikte, bilinçaltı telkinlerinin, ''ikna etme'' gücü, bireylerin kendi zihinlerini, lehlerine olacak şekilde ikna etme çalışmasına dönüşerek, subliminal mesaj tekniğinde yeni boyutlara ulaşılmaya başardı.

Kısacası: Bilinçaltı Telkin Uygulaması üç farklı fonksiyonu yerine getirerek, bireyin, zihnini arzu ettiği yönde yeniden programlanmasını sağlamaktadır.

Bu sonuçlar, LONDON UNIVERSITY COLLEGE de doğrulandı:

Bio-Frekans Bilinçaltı Telkinlerinin temelini alfa tekniği oluşturmaktadır. Alfa frekansının (7-13Hz) entegre edildiği bilinçaltı telkin cd leri, bireyin zihni süper öğrenme evresi olarak da bilinen alfa evresine getirerek alıcı hale getirmektedir. Olumlu veya olumsuz mesajlara açık  hale gelen bilinçaltı; dışardan gelen mesajlara direnme kabileyetini kısmen kaybederek, olumlama mesjalarını rahatlıkla kaydedebilmektedir. Bu süreç ''bilincin'' saf dışı bırakılması veya bireyin yarı hipnoz evresine getirilmesi şeklinde de nitelendirebilir.


''BİREYLERİN, BEYİN BOŞ KAPASİTEDE OLDUĞU ZAMAN SUBLİMİNAL İMAJLARI, BİLİNÇDIŞI KAYDETMEKTEDİR.

İlginç bir tespit daha yaptılar: Deneyler alpha frekansı esnasında  yorgunluklarını azalttılar.
Bilim adamları mutluluk hormonları salgılandığı an kişisel ataletin bir nevi azalacağını düşündüler.
Hastalara serotonin hormonları enjekte ettiler. Sonra hastaların enerji seviyelerinin azami seviye de yükseldiğini gördüler.
Sonra anlaşıldı ki, hastaların enerji seviyelerinin yükselmesi, serotonin enjekte edilmesi ile alakalı değildi.
Alfa frekansları, hastaların  yorgunluğunu azalttığı anda, kişisel ataleti kırıyordu ve hastanın mutluluk hormonları salgılayarak enerjik olmasını salgılıyordu.
Zihinsel rahatsızlıklar yaşayanlar bu deney sonucu ile kabuklarından çıktı.
Bunun sonucunda bilim adamları, bilincin açık ve net algılayamayacağı seviyede entegre edilen olumlama cümleleri, kullanılan gelişmiş audio teknikleri ile ''bilinci'' safdışı bırakarak doğrudan bilinçaltına gönderilir. Bu sayede , ''bilincin'' olumlama mesajlarını bloke etmesinin önüne geçilerek, ilgili değişimin zihindeki süreci hızlandırılır. Bu NLP yolu ile de yapılır, fakat bunu yapabilen sayılı insan var yeryüzünde. (TCMA'a SELAM OLSUN)






Alfa tekniğinin herhangi olumsuz yan etkisi söz konusu değildir, ziraa birey gün içerisinde televizyon izlerken, dikkatini yoğunlaştırması gerekmeyen süre zarflarında, doğal yoldan alfa evresine geçiş yapmaktadır.
Örneğin; film ve dizi aralarında seyredilen reklamların bir çoğu alfa, yarı hipnotik evrede  gerçekleştirilmesi sağlanır; reklamlara dikkatini vermeyen birey üzerinde dahi ''ikna'' kaabiliyetinin güçlü olduğu bilinmektedir. Bu nedenle prime time ismi verilen, akşam saatlerinde yayınlanan reklamların değeri oldukça yüksektir.




                                             OLDUKÇA ÖNEMLİ 

Bu deneyler de görüşleri ve bilgisi dahilinde yer alan profesör Arthur Aron, çığır açacak bir şey keşfetti.
Aşk'ın hormonların dengesi üzerine kurulu, son derece rasyonel bir olgu olduğunu gösterdi...
Arthur Arun, karşımızdakinden hoşlanıp hoşlanmayacağımızı 5 dakika 30 saniye içerisinde belli olabileceğini gösterdi ve bunu şu 3 evrede olduğunu gösterdi.
1-EVRE-ARZU
2-EVRE-ÇEKİM
3-EVRE-BAĞLILIK
Bu 3 evre içerisinde de şu hormonlar salgılanıyor: Adrenalin, Dopamin, Oksitosin, Vasopressin.
Profesör Arthur Aron, bu konuda laboratuvar da çok ciddi deneyler yaptı.
Ve bunun için en iyi yol olarak şunu seçti: Birbirini bir kere bile görmemiş bir kadın ve bir erkek üzerinde deney yaptı. Birazdan aşağıda vereceğim aşamaları takip eden çiftlerden çoğu birbirine karşı büyük bir çekim hissetmiş hatta 2 çift bu deneyden sonra evlenmiştir.

Bilim muhteşem değil mi...

İşte Profesör Arthur'un tasarladığı aşamalar

-Birbirini daha önceden hiç görmemiş ve tanımayan bir kadın ve erkeği aynı odaya koymuş.
-Her iki kişiye de kendi özel hayatları ve yaşadıkları özel konularla ilgili detayları 1,5 saat boyunca karşı tarafta içtenlikle paylaşmasını istemiştir.
-Daha sonra çiftlerin 4 dakika boyunca hiç konuşmadan sadece birbirlerinin gözlerinin içerisine 4 dakika boyunca bakmasını istemiştir.

Deney başladıktan 34 dakika sonra, çiftlerin çoğu birbirine karşı yakınlık ve çekim hissettiğini, kısacası aşk kıvılcımlarının tutuşmaya başladığını itiraf etmişlerdir. Kısacası hiç  tanımadığınız bir karşı cinse, tanışmanızı takiben ilk 3 dakika içerisinde ısındıysanız, birlikte çıkacağınız akşam yemeği esnasında yaklaşık 1,5 saatlik ve özel hayatla ilgili içten detayların paylaşıldığı bir konuşma sayesinde ve bolca da göz teması da kurduğunuzda aranızda bir ilişkinin başlaması için ilk adımlar atılmış olur...
Aşk bu kadar basit.

Buenas dias !




































Yorumlar

  1. İlginç bir deney, okuduktan sonra aşk'a olan bakış açım biraz farklılaştı

    YanıtlaSil
  2. gerçekten güzel bir çalışma. bilgilendirme için teşekkürler. aşkın çok da bir olayı olmadığı kanıtlanmış buna sevindim ^-^

    YanıtlaSil

Yorum Gönder