Yazı yazmaya, şu satırları okuyan insanların çoğu gibi ilkokuldayken
başladım ve taa o zamandan beridir yazımı kuvvetlendirmeye, geliştirmeye
çalışırım. Çünkü yazı yazmak beni rahatlatıyor ve düşüncelerimi kafamda düzgün
bir temele oturtmamı sağlıyor. Eğer bir konu hakkında içimde sıkıntı
hissediyorsam ve bu benim ikirciklenmeme sebep oluyorsa, o konuyu bir yere yazarak
içimden atmaya çabalarım.
Buraya kadar yazdıklarım kişiseldi ve kişisel olarak yazı yazmamın sebeplerinden bahsediyordu.
Peki neden herkes yazı yazmalı?
Öyle bir iki cümle yazmaktan bahsetmiyorum; bir oturuşta
herhangi bir konu hakkında, fikrinizi tutarlı bir şekilde ortaya koyarak
yazmaktan bahsediyorum.
Yoksa ilk dediğimi zaten herkes yapabiliyor değil mi
günümüzde? Twitter’da, Facebook’ta, Instagram’da gördüğünüz o beş kelimelik
edebiyatlar, iki cümlelik anlamlar, 140 karakterlik romanlar… Herkes herhangi
bir platforma istediği fikri, istediği zaman yazabilme yetkisine sahip. Herkes
aslında bir ‘mini blog’a sahip. “Otur, yaz ulen!” desen bir sayfa yazamayacak
adamlar, kadınlar internetin her türlü mecrasında fikir belirtme hürriyetine
sahip. Ve bu gayet gereksiz bir şey.
“Ulan faşist, insanların fikir belirtme hürriyetine nasıl
karşı olursun?!!”
Bakın, teknoloji bize günümüzdeki imkanları sağlamadan önce
yani bugünkü kadar el ayağa düşmeden önce, herhangi birinin fikrini yazı olarak
görebilmen için onun kitabını okuman veya gazetede köşe yazarıysa onun
fıkrasını okuman gerekiyordu. Yani sen Kerem, sen Selinsu, birinin fikrine
ulaşman için şehirdeki bir kütüphaneye gidip gazete alman veya arada bir, gelirse,
bakkaldan onu satın alman gerekiyordu. Onca iş değil mi? Kim yapacak o kadar
işi?
Demek istiyorum ki bilgiyi araştırmak da ona ulaşmak da
eskiden çok zordu ve bu durum, gayet normal olarak, ulaşılan her bilgi
kırıntısını değerli kılıyordu. Vaziyetin bu durumda olduğunu bilen yazarlar,
yani bilgiyi aktaranlar, da üzerlerinde bu sorumluluğun bilinciyle yazıyordu. Aslında yazılanlar, daha siz görmeden bir süzgeçten geçiyordu ve bu, maalesef, Duruların, Berklerin o güzide yorumlarını görmememize neden oluyordu.
Bir fikri tutarlı bir biçimde tanıtmanın, aktarmanın zorluğunu anladıysak, gelelim asıl sorumuza.
Neden herkes yazı yazabilecek düzeyde olmalı?
Dünya üzerinde yaşayan her insan, anadilinde düşünür, anadilinde algılar. Beyninde geçen her düşünce, öğrendiğin ilk dilinde fısıldar sana. Anadilinde felsefe yapar, anadilinde sorgularsın. Dünyayı gördüğün çerçeve anadilinin izin verdiği kadar geniştir. Dilin kadar özgür, dilin kadar zekisin.
İşte bu yüzden Türkçeyi geliştirmek, ülkedeki herkesin dilbilgisi ve kelime bilgisi seviyesinin üst düzey olmasını sağlamak bu kadar önemli ve elzem. Daha kendi dilinde okuduğunu anlayamayan, 'yazamayan' vatandaşlar olduğu sürece vaziyetin daha farklı olmasını beklemek anlamsız. En çok okunan kitaplarımız edebi yönden çok zengin kitaplar barındıran Wattpad'ten çıkma. Milyonların okuduğu kitaplar, anlatım bozukluğu, yazım hatası deryası gibi.
"Sen mükemmel mi yazıyosun sanki bre adam?!! Sen de kaç tane hata yaptın Allah bilir."
Doğru, mutlaka yapmışımdır, yapmama şansım yok. Kendimi profesyonel gibi göstermeye çalışmıyorum. Fakat bir şeyin kötü veya yanlış olduğunu söylemen için o işin ustası olman gerekmiyor. Çıraklarda gayet tabii uyarabilir.
He, bak şimdi aklıma geldi, akışı kesip bazılarına biraz sövmem gerekecek. Sinirlendim.
Ulan egzajare midir egzejere midir, her ne boksa, yazarken bile iki kere baktım nasıl yazılıyor diye, bu ne biçim kelime lan? Ya enteller, bu kelimeyi telaffuz ederken üşenmiyo musunuz? Hayatımda bu kadar boktan bir kelime görmedim İngilizceden Türkçeye geçirilmeye çalışılan. Bu ne lan? Abicim, biri bunu bana açıklasın ya? Egzaaslkfjsdlk yazamıyom bile lan. Güzel ülkemin, güzel dilinde abartmak diye bir kelime var, bilir misiniz? Hani unutmuşsunuzdur belki konuşmaya konuşmaya. Yemin ediyorum, şu lanet olası kelimeyi söyleyen her insan, bende ağzına kürekle vura vura dövme isteği uyandırıyor. Bu nasıl bi sevdadır lan? "Ay dur ya, şurada bi egzajere kelimesini kullanıyım da cool olayım, İngilizce bildiğimi anlasınlar. Off ne kadar elitim, ne kadar kültürlüyüm." Bu neyin kafası, cidden soruyorum, bu neyin kafası? Bakın şunu gayet iyi anlıyorum, ben de arada şaka olsun, geyik olsun diye İngilizce kelime kullanıyorum ya da Türkçede tam karşılığı olmayan bir kelimeyi İngilizce aslıyla kullanıyorum. Bu gayet doğal bir şey. Biri söylesin bana: "Hype" diye bir kelime var İngilizcede, bi akıllı çıksın bunun bana Türkçe karşılığını bulsun. Valla alnından öpücem ıslak ıslak hem de. Hatta çay bile ısmarlarım. Burada anlaştık değil mi? Sıkıntı yok bu durumda ama herhalde şu İngilizce konuşunca bi aydınlanma geldiğini sanan elitizm yalakaları var ya, onları hiç anlayamayacağım.
Tamam, sakinim. Rahatladım. Bu konuya başka bir yazıda tekrar değinecem. Bitmedi sizinle işim ey egzajere'ciler, spesifik'çiler(bunlarla da sorunum var, evet).
Sorun şu, millet olarak dilimizi iyi bilmiyoruz ve çocuklar da iyi bir şekilde öğrenmeden büyüyorlar. OECD raporuna göre ülkemizin güzide öğrencileri okumada 37. olmuş. 65 ülke var, 37'nci olmuşuz ve bu ülke altı sene sonra dünyanın en iyi on ekonomisi arasına girecek öyle mi? Ben de kendi esprilerimi kötü sanırdım.
O berbat ötesi Türkçeler düzelecek, o iki kelimeyi bir araya getiremeyen televizyoncular gidecek oturacak iki sayfa yazı yazacak. Oturacak kelime ezberleyecek gerekirse sanki yeni dil öğrenirmişçesine. O anasını sattığım -de'lerin, -da'ların nasıl ayrılacağı öğrenilecek. Ya daha kendi dilini kendi kültürünü bilmiyorsun be adam, sen mi gelişeceksin? Bi git allasen.
Özetle, dil, gelişimdir. Bu ülkenin geleceğidir. Bu ülkeyi ayağa kaldıracağı düşünülen her şey, ülkenin dil düzeyine bağlıdır. Ekonomi mi gelişecek, diliniz iyi olacak. İstihdam mı sağlanacak, kültürünü iyi bileceksin. Çünkü düşünemeyen, düşündüğünü ifade edemeyen insanlarla değil gelişmek yemeğe bile gidemezsiniz ama çok kolay sindirilir, çok kolay kontrol edilebilirsiniz.
Bir fikri tutarlı bir biçimde tanıtmanın, aktarmanın zorluğunu anladıysak, gelelim asıl sorumuza.
Neden herkes yazı yazabilecek düzeyde olmalı?
Dünya üzerinde yaşayan her insan, anadilinde düşünür, anadilinde algılar. Beyninde geçen her düşünce, öğrendiğin ilk dilinde fısıldar sana. Anadilinde felsefe yapar, anadilinde sorgularsın. Dünyayı gördüğün çerçeve anadilinin izin verdiği kadar geniştir. Dilin kadar özgür, dilin kadar zekisin.
İşte bu yüzden Türkçeyi geliştirmek, ülkedeki herkesin dilbilgisi ve kelime bilgisi seviyesinin üst düzey olmasını sağlamak bu kadar önemli ve elzem. Daha kendi dilinde okuduğunu anlayamayan, 'yazamayan' vatandaşlar olduğu sürece vaziyetin daha farklı olmasını beklemek anlamsız. En çok okunan kitaplarımız edebi yönden çok zengin kitaplar barındıran Wattpad'ten çıkma. Milyonların okuduğu kitaplar, anlatım bozukluğu, yazım hatası deryası gibi.
"Sen mükemmel mi yazıyosun sanki bre adam?!! Sen de kaç tane hata yaptın Allah bilir."
Doğru, mutlaka yapmışımdır, yapmama şansım yok. Kendimi profesyonel gibi göstermeye çalışmıyorum. Fakat bir şeyin kötü veya yanlış olduğunu söylemen için o işin ustası olman gerekmiyor. Çıraklarda gayet tabii uyarabilir.
He, bak şimdi aklıma geldi, akışı kesip bazılarına biraz sövmem gerekecek. Sinirlendim.
Ulan egzajare midir egzejere midir, her ne boksa, yazarken bile iki kere baktım nasıl yazılıyor diye, bu ne biçim kelime lan? Ya enteller, bu kelimeyi telaffuz ederken üşenmiyo musunuz? Hayatımda bu kadar boktan bir kelime görmedim İngilizceden Türkçeye geçirilmeye çalışılan. Bu ne lan? Abicim, biri bunu bana açıklasın ya? Egzaaslkfjsdlk yazamıyom bile lan. Güzel ülkemin, güzel dilinde abartmak diye bir kelime var, bilir misiniz? Hani unutmuşsunuzdur belki konuşmaya konuşmaya. Yemin ediyorum, şu lanet olası kelimeyi söyleyen her insan, bende ağzına kürekle vura vura dövme isteği uyandırıyor. Bu nasıl bi sevdadır lan? "Ay dur ya, şurada bi egzajere kelimesini kullanıyım da cool olayım, İngilizce bildiğimi anlasınlar. Off ne kadar elitim, ne kadar kültürlüyüm." Bu neyin kafası, cidden soruyorum, bu neyin kafası? Bakın şunu gayet iyi anlıyorum, ben de arada şaka olsun, geyik olsun diye İngilizce kelime kullanıyorum ya da Türkçede tam karşılığı olmayan bir kelimeyi İngilizce aslıyla kullanıyorum. Bu gayet doğal bir şey. Biri söylesin bana: "Hype" diye bir kelime var İngilizcede, bi akıllı çıksın bunun bana Türkçe karşılığını bulsun. Valla alnından öpücem ıslak ıslak hem de. Hatta çay bile ısmarlarım. Burada anlaştık değil mi? Sıkıntı yok bu durumda ama herhalde şu İngilizce konuşunca bi aydınlanma geldiğini sanan elitizm yalakaları var ya, onları hiç anlayamayacağım.
Tamam, sakinim. Rahatladım. Bu konuya başka bir yazıda tekrar değinecem. Bitmedi sizinle işim ey egzajere'ciler, spesifik'çiler(bunlarla da sorunum var, evet).
Sorun şu, millet olarak dilimizi iyi bilmiyoruz ve çocuklar da iyi bir şekilde öğrenmeden büyüyorlar. OECD raporuna göre ülkemizin güzide öğrencileri okumada 37. olmuş. 65 ülke var, 37'nci olmuşuz ve bu ülke altı sene sonra dünyanın en iyi on ekonomisi arasına girecek öyle mi? Ben de kendi esprilerimi kötü sanırdım.
O berbat ötesi Türkçeler düzelecek, o iki kelimeyi bir araya getiremeyen televizyoncular gidecek oturacak iki sayfa yazı yazacak. Oturacak kelime ezberleyecek gerekirse sanki yeni dil öğrenirmişçesine. O anasını sattığım -de'lerin, -da'ların nasıl ayrılacağı öğrenilecek. Ya daha kendi dilini kendi kültürünü bilmiyorsun be adam, sen mi gelişeceksin? Bi git allasen.
Özetle, dil, gelişimdir. Bu ülkenin geleceğidir. Bu ülkeyi ayağa kaldıracağı düşünülen her şey, ülkenin dil düzeyine bağlıdır. Ekonomi mi gelişecek, diliniz iyi olacak. İstihdam mı sağlanacak, kültürünü iyi bileceksin. Çünkü düşünemeyen, düşündüğünü ifade edemeyen insanlarla değil gelişmek yemeğe bile gidemezsiniz ama çok kolay sindirilir, çok kolay kontrol edilebilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder