Gelişim (Evolution)


Yazmamın farz olduğu konulardan biri de bu. Genellikle bu konuda sorular alıyorum, "kendini nasıl geliştiriyorsun ? Kendimi nasıl geliştirebilirim ? "
Daha önce yazdığım "disiplin" adlı yazıda, kendinizi nasıl geliştireceğinizi söyledim. Fakat, detaya inmek sıkıcı olabiliyor olsada, bu yazıda biraz detaya girmek istiyorum, çünkü yazasım var :D


Öncelikle, gelişim denen bokun kendimce bir tanımını yapayım: Gelişim: Kişinin, konfor hapishanesinden çıkması, kendi içinde sınırlarını genişletmeye başlaması, hobiler edinmesi v.b ...
Tabii ki bununla sınırlı değil fakat ben genel bir özet yaptım.


İnsanlarda "kendimi geliştireceğim, kendimi seve seve geliştirmem gerekiyor" düşüncesi yoktan var olmaz. Kişinin kendisini geliştirmesi bir yolculuk gibidir, fakat sana o yolculuk için bileti aldıran olaylar vardır: Bu olaylar, sizde büyük bir travma bırakmış olabilir, gururunuzu paramparça etmiş olabilir ya da hedeflerinizi büyütecek insanlarla tanışmış olabilirsiniz, size vizyon kazandıracak kitaplar okumuş olabilirsiniz..



İnsanlar bir anda gelişime başlayamaz, kıvılcımı çıkaran bazı durumlar olmuştur. Şimdi bunu öğrendik.
Yeni soru: Gelişim başlangıcının belirtileri nelerdir ?

Benim en sevdiğim belirtli ( başıma gelmiş olandır) : İnsanlardan uzaklaşmak ve kişinin kendisi ile bütünleşmesi...
Bu durum benim için oldukça haz verici olmuştur. Güzel bir kızla kesişiyormuş hissini verir..
İnsanlardan uzaklaştığınızda tamamen üretken birine dönüşebiliyorsunuz. Anlaşılma ihtiyacı duyarak kitaplara sarılıyorsunuz, kendinizi aşmanıza yardım edecek  bir şeye sarılmış oluyorsunuz...
Bilgi ve kültür konularını pas geçerek şunları söylemek istiyorum : Anlaşılma ihtiyacı duyarak sarıldığınız kitaplar, sizi, silik, ezik karakterli, var olmak için sonu -izm ile biten bir boka gönül veren düşük zekalılardan ayırır...
Var olmak için bir yere ait olma ihtiyacı hissetmezsiniz. "BEN" olma bilincine erişmişsinizdir,(Ayn Rand'a selam vermiş olalım) diğerlerinin yaptıkları boku takip etme ihtiyacı duymazsınız, modaymış,trendmiş bunlar aklınıza gelmez bile. Kısacası koyunlarından arasından keçi olarak ayrılırsınız...
Bu arada yanılmışım: Güzel bir kızla kesişmek bu kadar güzel hissetirmez.


Bunların sonucunda insanlara yabancılaşmaya başlıyorsunuz. Toplum içinde rahatsızlık duymaya başlıyorsunuz...
Bir kafeye oturdun diyelim. Ortam nasıldır ? Tavla-okey v.b oynanır. Nargile içenler fotoğraf çekilmek için can atar. Birileri telefonla sevişmelerine kafe de devam ediyordur. Gözlerinden, yüzünden zeka damlayan adamlar nadir bulunur o ortamlarda. Onlar genellikle, birbirlerine bir şeyler katacak sohbetler ederler, bilgi alışverişinde bulunurlar. Evet bu ben oluyorum :D
Asıl konuya dönecek olursak: İşte sen gelişen biri olarak bu ortamlardan rahatsız olmaya başlayacaksın. Neden ? Çünkü sana bir şeyler katacak insan yoktur..
Zihin denen bir şey var..

Arthur Schopenhauer denen dahiden bir şeyler çalarak yazıya devam ediyorum.

"Özellikle zihinsel gücünün sınırları, yüksek bir hazzı alma yeteneğini sonsuza denk belirlemiştir. Bu sınırlar darsa, dışarıdan gelen tüm çabalar, insanların ve şansın onun için tüm yaptıkları, o kişiyi sıradan, yarı hayvansı insani mutluluğun ve hoşnutluğun ötesine geçiremezler: O kişi duygusal zevklere, rahat ve keyifli aile yaşamına, düşük bir dost canlılığına ve kaba saba bir zaman öldürmeye bağlı kalır: Eğitim bile, bir bütün olarak onun bu çemberini genişletemez, genişletebilse bile, bu çok kısıtlı kalır. Çünkü en yüksek, en çeşitli ve en kalıcı hazlar, zihinsel hazlardır; gençliğimizde bu konuda ne denli çok yanılsak da bu hazlar zihinsel güce bağlıdırlar. Buradan mutluluğumuzun ne olduğumuza, bireyselliğimize ne denli bağlı olduğu anlaşılıyor; oysa bu konuda çoğu kez akla gelen, yalnızca yazgımız, neye sahip olduğumuz ya da neyi temsil ettiğimizdir."

Şu lafı yiyen kategoride olsaydım depresyona girerdim anasını satayım...

Neyse çalmaya devam edelim

"İç dünyası zengin insan tamamen yalnızken, kendi düşünceleriyle ve hayalleriyle eşsiz bir eğlence bulur; öte yandan, ruhsuz biri sürekli dernekten derneğe, oyundan oyuna, yolculuktan yolculuğa ve şenlikten şenliğe koşsa bile, can sıkıntısından kurtulamaz."
 :)
Bu kategoride bulunan kişiler, gittiği her yeri sosyal medya da bildiren mallar değil mi ?
(Bakın ben eğleniyorum, bir bok olduğumu sanın...)

"Esas olarak,oyalanma, eğlenme ve çoğu kimseyi savurganlığa ve sonunda sefalete götüren her türden lüks tutkusu da bu içsel boşluktan kaynaklanır. Hiçbir şey, bu sefaletten korunmak açısından zihnin iç zenginliğinden daha güvenli değildir: Çünkü bu zenginlik olağanüstülüğe ne denli yakınlaşırsa, can sıkıntısına o denli daha az yer kalır.",

Daha fazla alıntı yapardım ama uykusuzluktan sayfaları çift görmeye başladım.

Şimdilik, have a nice day.







 


Yorumlar